HABERDE OBJEKTİFLİK NE DEMEK?

Medyada objektiflik konusu uzun süredir tartışma gündeminde. Pek çok kişi haberlerdeki tek yönlülükten, taraflılıktan, görmezden gelmeden söz ediyor ve kendince bunun nedenlerini sorguluyor. Haberciler de bu eleştiriler karşısında çeşitli biçimlerde kendilerini savunuyor. Peki, nedir objektiflik? Bir haber nasıl objektif olabilir? Yoksa objektiflik iddiası yalnızca bir efsane midir?

OBJEKTİFLİK NE DEMEK?
Sözlük anlamıyla ele alındığında haberin objektifliği; haberin nesnelliği, yansızlığı ya da tarafsızlığı anlamına gelir. Ancak kimileri bu tanıma temelinden karşı çıkar. Literatürde eleştirel yaklaşımcılar en başta “insan” unsuru nedeniyle habercinin ve dolayısıyla da haberin objektif olamayacağını savunur. Hepimizin nasıl iki gözü var ve bir gözümüzün gördüğünü diğer gözümüzü kapattığımızda göremiyorsak; habercinin de iki gözü vardır ve olayların tüm boyutlarını görebilmek için bu iki göz yeterli değildir. Habercilik mesleğinin alışılagelmiş kalıplar içindeki haber üretim süreci de haberin objektifliğine gölge düşürür. Kişisel niteliklerden, ideolojik farklılıklara kadar birçok unsur, bu sürece etkide bulunur. En çok da medyanın yapısal yanlılığı ve sahiplik durumu bu süreç içinde sorgulanır. Haber yazım teknikleri ve medyanın çalışma düzeni de belirli kalıpları nedeniyle var olan gerçeğin haberdeki sunumunu belirli kalıp ya da ölçütlere sığdırır. Sonuç olarak haber bir söylemdir ve bu da ancak içinde oluştuğu bağlamla ilişkilendirilerek anlamlandırılabilir. Haber, güç ya da iktidar sahiplerinin söylemlerinin kurulduğu bir anlatıdır. Bir savaş fotoğrafının savaşın kendisi değil, yalnızca temsilcisi olması gibi haber de gerçeğin kendisi değil, yeniden inşa edilmiş bir kurgusudur. Dolayısıyla haber bir kurmacadır ve bütün bu nedenlerle haberde objektiflikten söz edilemez.

TOPLUMSAL SORUMLULUK YAKLAŞIMI
Ancak toplumsal sorumluluk yaklaşımını benimseyenler bu eleştirilere karşı şunu savunur: Objektiflikten uzaklaşmak, ona yaklaşamamaktan daha tehlikelidir. Dolayısıyla belki tam anlamıyla nesnel haberciliğe ulaşılamaz ama yaklaşılabilir. Bu da kimi koşulların sağlanması ya da kimi kurallara uyulması ile mümkündür.
Objektiflik iddiasındakiler genel olarak haberin, doğru ve gerçeğe en yakın bilgi olduğunu kabul eder. Bu kabul de haberin yansızlığı kabulünü beraberinde getirir. Haberin yansızlığı ise en temelde kişisel önyargı ve genellemelerden uzak kalmayı gerektirir. Habercinin bunu başarmasının en temel koşulu ise çeşitli iddia ya da taraflar karşısında “Mars’tan gelen adam” gibi tarafsız davranmasıdır. Bu tarafsız kalma çabası, habercinin toplumsal sorumluluk anlayışının bir gereğidir.
Toplumsal sorumluluk yaklaşımı, özünde, habercinin vicdanına seslenir. Özgür bireyin bu özgürlüğünü sorumlu bir şekilde kullanması düşüncesinden hareket eden toplumsal sorumluluk yaklaşımı, basın özgürlüğü ile birlikte, basının kimi toplumsal sorumluluklarına işaret eder. Bu da toplumun beklentilerinin yerine getirilmesi anlamındaki toplumu bilgilendirme, aydınlatma ve eğlendirme gibi çeşitli işlevlere karşılık gelir. Ancak hemen eklemek gerekir ki, buradaki eğlence işlevinin temel koşulu kaliteli olmasıdır. Haberde objektifliğin temeli ise dürüstlük ve dengeye dayanır. Toplumsal sorumluluk yaklaşımı içinde bir haberin nesnel olduğunu ileri sürebilmenin asgari üç koşulu bulunmaktadır. Bunlar “netlik”, “denge” ve “eşit alan-eşit zaman” şeklinde sıralanmaktadır.

HABER NET OLMALIDIR
Netlik unsuru, haberde kaynak göstermek anlamına gelir. Bir haberin objektifliğinden söz edebilmenin ilk koşulu, o haberde belirtilen görüşlerin sahiplerinin kimliklerinin açık ve anlaşılır bir biçimde tanımlanmasıdır. Haberde hangi görüşün kime ait olduğu net bir biçimde ifade edilmelidir. Bu nedenle kaynağı belirsiz ya da kimi genellemelere dayanan ifadeleri içeren haberler, objektif değildir.
Örneğin “Eskişehirliler”, “vatandaşlar”, “kamuoyu” ya da “halk” öznelerini taşıyan cümlelerle yazılmış haberler, aslında kaynağı belirsiz haberlerdir ve bu nedenle objektif değildir. Adı geçen vatandaşlar kimlerdir? Halk denilince kim anlaşılmalıdır? Bu soruların yanıtı net değildir. Çoğu zaman da bu tür öznelerle yazılan haberlerde muhabir ya da yazı işlerinin kişisel görüş ve değerlendirmelerinin ya da arzu ve isteklerinin yer aldığı düşünülür.
Yine bir başka örnek olarak “kulislerde şunlar konuşuluyor” diye yazılan haberler de net olmaktan uzaktır. “Adının açıklanmasını istemeyen” öznesini taşıyan haberlerin netliği de tartışmalıdır. O halde, objektif haberciliğin dedikodu haberciliğinden ya da yorum haberciliğinden ayırt edilmesinin en önemli koşulu, söylenen sözün kaynağının net bir biçimde belirtilmesidir.
Aynı şeklide, haberin üzerinde onu yazan muhabirin adının bulunması da haberin netlik unsuru bağlamında değerlendirilmelidir.

HABERDE DENGE OLMALIDIR
Haberin objektifliğe ilişkin ikinci koşul, dengedir. Denge, haberde karşıt görüşlere yer verilmesi anlamına gelir. Bir iddia ya da herhangi bir görüş üzerine yazılan haberlerde, mutlaka karşıt iddia ve görüşlere de yer verilmelidir. Yazılan haber karşısında söz hakkı doğması ya da zor durumda kalması muhtemel kişi ya da kişilerin görüşlerinin de aynı haberde bulunması şarttır. Dolayısıyla madalyonun yalnızca bir yüzü gösterilerek yapılan tek boyutlu habercilikte, objektiflikten söz etmek mümkün değildir. Karşıt görüşleri görmezden gelmek ya da “nasıl olsa bu haber üzerine onlar da bir açıklama yapar, onu da yarın yayınlarız” demek, objektif ve sorumlu habercilik anlayışı ile bağdaşmaz. Bu nedenle haberde eksik bırakılan her karşıt görüş, aslında haberin nesnellikten daha da uzaklaşmasının bir ölçütüdür. Bir yayının yanlılığının en önemli göstergesini de bu görmezden gelinen ya da yer verilmeyen görüş ya da iddialar oluşturur.

FARKLI GÖRÜŞLERE EŞİT YER VERİLMELİDİR
Objektifliğin üçüncü koşulu ise “eşit alan-eşit zaman” diye adlandırılır. Denge koşulu ile de bağlantılı olarak bu koşul, haberde yer verilen farklı görüşlere; aynen bir terazinin iki kefesi arasında dengenin sağlanması gibi eşit bir biçimde yer verilmesi anlamına gelir. Örneğin bir gazetede A görüşüne ya da iddiasına 5 birim yer ayrılmışsa, B görüşüne de 5 birim yer ayrılmalıdır. Bir televizyon kanalında A iddiasını   seslendiren kişiye 5 dakika konuşma hakkı verilmişse, B görüşünü seslendiren kişiye de aynı sürede konuşma hakkının verilmelidir. Böylece taraflar arasında eşitlikten söz etmek daha mümkün hale gelmektedir.
Aynı koşul doğrultusunda, örneğin bir gazetede, bir konudaki A görüşünün manşetten ya da başlıktan, B görüşünün ise daha gerilerde, spotta ya da haberin içinde verilmesi de uygun değildir. Örneğin A kişisine ait görüşün daha değerli bulunarak önce verilmesi ya da B görüşüne sahip kişinin görüşünün daha önemsiz bulunarak sonra söylenmesi de objektiflikle bağdaştırılmaz. Bu anlamda özellikle haberlerde, başlıklar ve spotlarda öne çıkarılan görüş ya da iddialar da bir kayırmanın ya da suçlamanın en önemli ipuçlarıdır. Tarafsızlık iddiasındaki bir haberde, bir konu hakkında var olan farklı görüşlerin tümüne dikkat çekilerek bu görüşlere eşit bir biçimde ve birini diğerinin önüne çıkartmadan tarafsız bir biçimde yer vermek en doğrusu olacaktır.
Sonuç olarak haberin nesnelliği, objektifliği, tarafsızlığı ya da yansızlığı denildiğinde ya da böyle bir iddia ile ortaya çıkıldığında asgari olarak üç koşula uyulması beklenmektedir. Bunlar ise konuya ilişkin tüm tarafların yeterli ve net bir biçimde tanıtılması, farklı görüşlerin tümüne dengeli bir şekilde yer verilmesi ve bu denge sağlanırken tüm taraflara aynı mesafede durularak eşitlik ölçütünün sağlanması ve adil davranılmaya çalışılmasıdır. Ancak bu koşullar sağlandığında haberin nesnelliğe yalnızca biraz daha yaklaştığını ileri sürmek mümkün hale gelebilecektir.
Ben de objektiflik iddiası taşıyan bir yayın organı ya da haberle karşılaştığımda bu iddiayı savunan ve objektifliği mümkün görenlerin kabul ettiği bu üç evrensel koşula bakıyorum. Bunların hangilerini sağlayıp, hangilerini ne ölçüde sağlayamadığını anlamaya çalışıyorum. Böylece ne ölçüde yanlı olduğuna ilişkin bir çıkarımda bulunabiliyorum. Umarım bu üç asgari koşul sizin de değerlendirmelerinize yardımcı olur. Daha ayrıntılı bilgi ve burada geçen görüşlerin asıl kaynakları bağlamında ise Halil İbrahim Gürcan ile birlikte yazdığımız “Haber Toplama ve Yazma” adlı kitabımıza ve bu kitabın kaynakçasına başvurulabilir.

-----------------------

HABERDE OBJEKTİFLİK NE DEMEK?
28.03.2006
http://www.dorduncukuvvetmedya.com/article.php?sid=6042