SÖYLENTİ, YORUM VE HABERCİLİK

Geçtiğimiz günlerde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün görev süresinin uzatılmasını ilişkin kimi görüş ya da söylentiler gazetelerin manşetinde, hatta sürmanşetinde yer aldı. Ardından da Genelkurmay Başkanlığı’nın yazılı açıklaması geldi. Haberlerin yer alış biçimi ve üslubu ilgi çekiciydi. Basın meslek ilkeleri açısından bu haberler nasıl değerlendirilebilir, işte yanıtı…

KİMİ SÖYLENTİLER…

Önce, 20 Kasım 2005 günü yayımlanan Yeni Aktüel dergisinde Korkut Özal’ın sözleriyle Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün görev süresinin uzatılması konusu gündeme geldi. 24 Kasım 2005 Perşembe günü Vatan gazetesi sürmanşetten dokuz sütuna iki satır şu başlığı kullandı: “Çankaya’dan önce komutanlık kulisi”. Sayfa spotunda ise şöyle denildi: “Ankara’da ‘Genelkurmay Başkanı Özkök’ün görev süresinin 1 yıl uzatılacağı, 2006’da görevi devralması beklenen Büyükanıt’ın emekli olacağı’ konuşuluyor”. Akşam gazetesinin manşeti ise “Bröve şifresi” başlığını taşıyordu. “İsmail Küçükkaya” imzalı yazıda “Başkentin gizli gündemi” konu alınıyordu. Aynı gün Genelkurmay Başkanlığı’nın yazılı açıklaması geldi. Ertesi gün (25 Kasım 2005 Cuma günü) bu yazılı açıklama gazetelerin birinci sayfasına farklı biçimlerde yansıdı.

Vatan gazetesi manşet haberinde “Beklentim yok” başlığını kullandı. Sayfa spotunda “Org. Özkök, görev süresinin 1 yıl uzatılacağı ve Çankaya’ya aday olacağı iddialarını yalanladı!” denildi. “Dünkü” gazetenin kupürünün altına da “Haberimiz gündem oldu” başlığıyla “VATAN, Org. Özkök’le ilgili olarak Ankara kulislerinde dolaşın söylentileri dün kamuoyuna duyurmuştu” yazısı yayımlandı. Haberin hemen yanında ise Bilal Çetin’in köşe yazısının duyurusu yapıldı.

Akşam gazetesi “Özkök Paşa: Ağustos’ta emekliyim” başlığını kullandı. Sayfanın sol üst köşesinde tek sütuna verilen haberde “Genelkurmay, AKŞAM’ın Org. Özkök manşetini yanıtladı” denildi.

Radikal gazetesi “Özkök’ün açıklaması komplo teorisyenlerini üzdü” üst başlığıyla manşetten yayımladığı “Murat Yetkin’in yazısı” için “Fısıltı gazetesi manşetsiz kaldı” başlığını kullandı. Özkök’ün açıklamasına ayrı bir kutu içerisinde “Orgeneral Özkök noktayı koydu: Emekli olacağım” başlığıyla yer verdi.

Hürriyet gazetesi “Komutan kesip attı” manşetini kullanırken, “Genelkurmay noktayı koydu” başlıklı Cumhuriyet   gazetesinin haberinde şöyle denildi: “Genelkurmay Başkanlığı, söylentileri yalanlayarak Orgeneral Özkök’ün görev süresinin uzatılmasına ilişkin ne bir düşüncesi ne de beklentisi olduğunu açıkladı”. Posta gazetesi de “Dedikodulara son veren söz” başlığını kullandı.

Bugün gazetesi ise “askeri rütbedeki yıldızlara” vurguda bulunarak “**** Cevap” (Dört yıldızlı cevap) manşetini attı. Hemen altında “Özkök Paşa noktayı koydu” ifadesine yer verdi. Yeni Asya gazetesinin birinci sayfada “Özkök sert çıktı” başlığıyla yayımladığı haberde “(Özkök) iddiaları sert bir dille yalanladı” yorumunda bulunuldu.
Ayrıca aynı açıklama Gözcü gazetesinde “Orgeneral Büyükanıt’ın önünü kesmek istiyorlardı: Oyun bozuldu!”, Güneş gazetesinde “Köşk iddiaları Özkök’ü kızdırdı” ve Tercüman gazetesinde de “Ne uzatma, ne köşk” başlıklarıyla yayımlandı.

Milliyet gazetesi de Özkök’ün sözlerini tek tırnak içinde başlık yaptı: “Süre uzatma ya da Köşk beklentim yok”. Sabah gazetesi de aynı şekilde davrandı. Özkök’ün “30 Ağustos’tan sonra emekliyim” sözü tek tırnak içinde başlık yapılmıştı.

Birinci sayfadaki haber metinlerinin kimisinde haber kaynağı olarak “Özkök’ün kendisinin yaptığı bir açıklama” havasına rastlanırken, kimisinde de açıkça “Genelkurmay Başkanlığının yazılı açıklaması” olduğu net bir biçimde ifade edilmişti. Sonuçta kimi görüş ya da söylentiler haber yapılmış, Genelkurmay Başkanlığı da bu iddiaları yalanlamıştı. Kimi gazetelerse bu haberlerin hiç birine birinci sayfasında yer vermemişti…

BASIN MESLEK İLKELERİ NE DİYOR?

Haberde yorum, yemeğin salçası, yağı, tuzu, karabiberi gibi görülür. Yorumsuz bir haber “çok yavan”, “kuru”, ya da “sıradan” bir haberdir. Haberi haber yapan, bir manzaranın çerçevesi gibi olayın çerçevelenmesi, ona kazandırılan bakış açısı ya da eklenen yorumdur. Ancak herkes aynı kanaatte değildir. Örneğin Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin kabul ettiği basın meslek ilkelerine göre “haber ve yorum arasındaki belirgin ayrımın çizilmesi ve bunların karıştırılmasının önlenmesi” gerekir.

Parlamenterler Meclisi’nin Avrupa çapında profesyonel gazetecilerin uygulaması gereken mesleklerine dair ahlaki kurallar arasında “haber ve yorum ayrımı” ilk sırada gelir. Kararda medyanın topluma karşı “ahlaki sorumluluğu” hatırlatılarak, bu sorumluluğun “kişisel davranışların ve demokratik hayatın ve toplum bilincinin gelişmesinde önemli bir rol oynadığına” işaret edilir. Üçüncü maddede ise şöyle denilir:

“Gazeteciliğin temel ahlaki prensiplerinden biri de; haber ve yorum arasındaki belirgin ayrımın çizilmesi ve bunların karıştırılmasının önlenmesidir. Haber gerçeklere ve verilere dayalı bilgilendirmedir. Yorum ise yazının, yayımlayanın veya medya şirketlerinin düşüncelerini, inançlarını, kişisel yargılarını içerir.”

Dördüncü madde ise şöyledir:
“Haber yayını, gerçeklere dayandırılmalı ve doğruluğu ispatlanabilir olmalıdır. Haberin sunumunda ve betimlemelerde tarafsız davranılmalıdır. Haber başlıkları ve özetleri mümkün olduğunca doğruları ve eldeki verileri yansıtmalıdır.”

Daha sonra “bilgi edinme hakkının temel bir insanlık hakkı” olduğu vurgulanır. 15’inci maddeye gelindiğinde şöyle denir: “Ne editörler ne de muhabirler haberleri kendilerine ait bir mal gibi görmemeli, halkın temel bir hakkı olarak algılamalıdır. Bunun sonucu olarak medya haberin içeriğini ve kalitesini, reklam gelirlerini veya okuyucu sayısını artırıcı bir etken olarak kullanmamalıdır”.

SÖYLENTİNİN HABER DEĞERİ VAR MIDIR?

Herhangi bir metnin “kişisel yargı” ya da “yorum” içerip içermediği metin içerisindeki “sıfat” niteliği taşıyan sözcüklere ve “deyimlere” bakılarak anlaşılabilir. Örneğin “sert çıkmak”, “kızmak” ya da “kızdırmak” sözcükleri bu kategorilerde değerlendirilebilir. Yine aynı haberlerde geçen “noktayı koymak”, “yanıtlamak”, “yalanlamak” ya da “oyun bozuldu” demek de bir anlamda açıklamanın yorumlanmasıdır. Tırnak içinde yapılan aktarmalar ise “daha doğru” olanlardır. Çünkü kaynağı belli, kimin tarafından söylendiği net bir şekilde ifade edilen açıklamalardır. O halde yayımlanan tüm haberlerde “haber ve yorum” ayrımının kesin bir şekilde yapıldığını söylemek mümkün değildir.

Öte yandan “Bir köşe yazısı acaba gazetenin manşet haberi olabilir mi?” sorusunu da yanıtlamak gereklidir. Haber ve yorum arasındaki çizginin belirgin bir şekilde ortaya konulmasından söz ederken, köşe yazısını haber olarak yayımlamanın başka bir anlama geldiğini de dile getirmek gerekir. Gazetelerimizde sıkça rastladığımız olgulardan birisi de budur. Köşe yazıları manşet haber şeklinde sunulmaktadır.
Bir başka soru olarak şu da yöneltilebilir: “Acaba bir konuda bir yerlerde konuşulan söylenti ya da dedikoduların haber yapılması doğru mudur?” Sanırım bu soruya farklı bakış açıları ile yanıt verilebilir. Haberin gerçeklere dayanması gerektiği savunularak söylentinin gerçeklik payının araştırılarak haber yapılması önerilebilir. Ortada bir iddia varsa, iddia sahibinin sözleri ile birlikte “denge” unsuruna dikkat edilerek iddianın muhatabının da görüşlerine aynı haberde yer verilebilir. Hatta bu dengenin eşit bir biçimde korunmasına da dikkat edilmesi gerektiği söylenebilir. Konunun “kamu yararı” açısından değerlendirmesi yapılabilir. Kamu yararının bu önemli söylentinin gündeme gelip soruların yanıtlanmasında yattığı savunulabilir. Hatta söylentiler manşete taşındığı için söylentinin muhatabının açıklama yapmak durumunda bırakıldığı ve bu sayede bir söylentinin önünün alındığı da iddi edilebilir. Ancak söylentiler haber yapılmaya başlandığında hangilerinin ne kadar haber değeri taşıyıp taşımadığına ilişkin tartışmanın da önü açılır.

Yine incelenen bu haberlerle ilgili bir başka ilginç nokta da bir söylenti kimi yayın organlarınca “en önemli haber” olarak sunulmuş, sonra bu iddiaya yönelik bir açıklama gelmiş ve neredeyse tüm gazeteler bu açıklamaya “en önemli haber” gibi sarılmışlardır. Söylentilere kulak vermemiş olsalar da söylentilere ilişkin açıklamaya “en önemli haber” sıfatını yüklemişlerdir.

Sonuç olarak sanıyorum ortaya çıkan durum her ne şekilde savunulursa savunulsun, sonuçları nasıl olursa olsun, bir söylentinin “günün en önemli haberi” olarak sunulmasını, ertesi gün bu söylentinin muhatabı tarafından yalanlanmasını ve bu söylentileri okuyan gazete okurunun “gazetecilik mesleğine ilişkin algısını” değiştirmeyecektir.

Bu algılardan birisi benim de güçlü bir şekilde katıldığım “dedikodu haberciliği” algısıdır. Bir diğeri ise geçmişe dönük kimi çağrışımları içeren “28 Şubat haberciliği”dir. Darbe söylentileri, niyet okuma yarışmaları, andıç tartışmaları, bilgi kırıntılarının manşet atılması o dönemden akılda kalan ve kimi zaman hatırlanan belli başlı anılardır. Elbette kamuoyunun ülkenin geleceği ile yakından ilgili söylentileri duyma ve okuma hakkı vardır. Gazetecilerin de bu iddiaları yazabilme hakkı vardır. Ancak bu hak kullanılırken “sansasyonel habercilik” ya da “maksatlı habercilik” anlayışlarını çağrıştıran işler yerine, “toplumsal sorumluluk” ve “meslek ahlakı” ilkelerinden hareket etmek sanırım hepimiz için “daha doğru” bir yaklaşım olacaktır.

----------------------
SÖYLENTİ, YORUM VE HABERCİLİK
28.11.2005
http://www.dorduncukuvvetmedya.com/article.php?sid=5461


-------------------------------
Doç. Dr. Erkan Yüksel
eyuksel@anadolu.edu.tr
Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi