Bu soru için benim yanıtım şu:
Türk basınını takip edin. Her türlü haber ve yorumu okuyun. Ortaya çıkan kafa
karışıklığının üzerine de dış basını okuyun. Bakın, onlar hangi haberlere ne
ölçüde yer vermiş, nasıl yorumlamış. Böylece her şey biraz daha netleşecek ve
anlaşılır hale gelecektir.
UZAKTAN
BAKMAK
İlk
kez Medya Güvenlik Kurulu adlı kitabımı yazarken, 28 Şubat sürecinde
yayınlananları incelerken dikkatimi çekmişti. Gelişmeleri yabancı basının
daha net ya da sade biçimde ele aldığını görmüştüm.
Türkiye’de
her gün gazete sayfalarına onlarca haber düşerken ve konu daldan daha zıplarken
dış basında okuduklarım bu gürültü kirliliğinden oldukça uzaktı. Adeta Türk
basını taşlı, çamurlu köy yolu gibi iken; dış basın, asfalt yol gibi bir sürat
kazandırıyordu.
Hatta
Milli Güvenlik Kurulu’nu düzenleyen yeni kanun çıktığında ülkemizdeki gazeteler
konuyu yabancı yayın organlarının haber ve yorumlarını duyurarak vermişlerdi.
Bizde yorumlar sınırlı düzeyde iken, dış basının yazdıkları daha büyük bir
şekilde sunulmuştu.
Sonra
Amerika Birleşik Devletleri basınında Türkiye imajı konulu araştırmam sırasında
biraz daha durum netleşmeye başladı. Türkiye’deki seçim sürecini, siyasi
gelişmeleri ve Amerika’nın bize bakışını anlamak Türk basınını incelemekten
daha açık bir bakış açısı kazandırıyordu. Dış basında çıkan haber ve yorumlar
"gürültü kirliliğine neden olmadan" bilgi sunuyordu.
Biz
siyasilerin ne dedikleriyle, günlük siyasi tartışmalarla uğraşırken dış basında
yapılan yorumlar daha net bir şekilde kimin başbakan olacağına ya da olası
gelişmelere dair çerçeveyi ortaya koyuyor, özet mesajlar veriyor ve daha net
yorumlar içeriyordu. Bizde deyim yerindeyse “bir kaşık suda fırtınalar
koparken” dış basında bunun algılaması çok daha farklıydı ve çoğu zaman daha
sakin bir hava vardı.
İster
kabul edin, ister etmeyin; ister onaylayın, ister onaylamayın, ister doğru
bulun ya da bulmayın dış basında çıkan haber ve yorumlar Türk basınında
çıkanlarla karşılaştırıldığında büyük ölçüde daha bütünsel, daha özet ve
anlaşılır mesajlar içeriyordu.
Haber
ve yorumlarda doğruluk, tarafsızlık ya da önyargılılık üzerine bir istatistik
tutmadım. Ancak genel olarak edindiğim izlenim iç basınla kıyaslandığında, dış
basının olayları daha berrak görebildiği şeklinde…
DIŞ
BASINDA TÜRKİYE BÜLTENLERİ…
Peki,
hangi dış basından söz ediyorum? Genel olarak Avrupa basınından çok Amerika
Birleşik Devletleri basınının daha isabetli olduğu izlenimine sahibim. Belki de
bunun nedeni Avrupa’dan daha fazla sayıda gazeteye kulak verirken, Amerika’da
ülkenin en iyi iki ya da üç gazetesini takip etmek.
“Türkiye’de
dış basını nasıl takip edeceğiz?” diye soranlara da önerilerim var. Başbakanlık
Basın – Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün her gün yayınlanan “Dış
Basında Türkiye” konulu bültenleri bulunuyor. Bu bültenlere istediğiniz tarihi
tıklayarak internet üzerinden erişebiliyorsunuz. Geçmişe dönük olarak da okuma
yapabiliyorsunuz. Söz konusu bültenlerde ülkemizi ilgilendiren dünyanın farklı
ülkelerinde yayınlanmış “önemli” haber ve yorumlara Türkçe’ye çevrilmiş olarak
özet bir şekilde yer veriliyor. İnternet adresi şöyle:
http://www.byegm.gov.tr
Ayrıca
BBC’nin Türkçe yayınlarına da internette http://www.bbc.co.uk/turkish/pressreview/
adresinden erişebilirsiniz. Orada da Türkiye’yi ilgilendiren basın özetlerini
okuyabilirsiniz. Aynı şekilde Amerika’nın Sesi de önemli bir kaynak. İnternet
adresi şöyle: http://www.voanews.com/turkish/uspress.cfm
Dolayısıyla
dünyanın tüm dillerini bilmenize gerek yok. Bu haber kanallarını takip etmeniz
ülkemizin dünyada nasıl algılandığına ve ülkemizin dışarıdan nasıl göründüğüne
ilişkin önemli ve özet ipuçları sağlıyor.
Baştaki
soruya geri dönecek olursak; “Türkiye’yi dış basından takip etmek daha mı iyi?”
sorusuna benim açımdan bakıldığında “evet” yanıtını vermek mümkün.
Ancak
“Türk basınını bir kenara bırakın, yalnızca dış basına bakın. Hatta Amerika’da
yayımlanan iki gazeteyi takip edin. Her şeyin doğrusunu yalnızca onlar
söylüyor. En iyi onlar biliyor. En tarafsız haberi onlar veriyor. Gerçek
haberciliği onlar yapıyor. Bizdekiler yalan ve safsata” gibi bir şeylerden de
söz etmiyorum. Kesinlikle yanlış anlaşılmasın…
BİLGİ
ÇÖPLÜĞÜ
Benim
önerim şu: Türk basınını takip edin. Her türlü haber ve yorumu okuyun. Ortaya
çıkan kafa karışıklığının üzerine de dış basını okuyun. Bakın, onlar hangi
haberleri önemli bulup sayfalarına taşımışlar, hangi konuları nasıl
çerçevelemişler, hangi konuları önemsiz bulmuşlar, hangi konuları nasıl
yorumlamışlar. Neleri bizden farklı olarak nasıl yorumlamışlar? Bunu görün.
Sanırım böylece her şey biraz daha netleşecek ve anlaşılır hale gelecektir.
Elbette,
iletişim ve bilgi çağında ister ülkemiz basının olsun, ister dış basının olsun
herhangi bir haber kaynağının her söylediğini doğru kabul etmek ya da diğer
kaynakları görmezden gelmek büyük bir cehalettir. Doğru olan, arzu edilen ve
benim tavsiye ettiğim; mümkün olduğunca fazla kaynaktan alınan bilgiyi “çöplüğe
dönüştürmeden” ayıklamak, tasnif etmek ve geleceğe daha aydınlık bir biçimde
bakabilmektir.
Bu
tasnif sırasında da benim kişisel olarak gördüğüm, yabancı basının, ülkemiz basınından
daha net mesajlar içerdiği ve bilgiyi tasnif etme adına daha net şablonlar
sunduğudur.
Bu
doğrultuda bir öneride de bulunayım. Kamuoyunun bilgilendirilmesi adına;
ülkemiz basınının, dış basından haber ve yorumlara yalnızca önemli olaylarda
değil, düzenli olarak yer vermesi ve belki köşeler açması oldukça yararlı
olacaktır.
Belki
yaygın basın bu konuda “zincirlerini kırmakta” zorlanabilir ama sayfalarını
daha değerli kılma arayışındaki yerel basın için “dış basında neler var köşesi”
alternatif bir habercilik unsuru olabilir.
29.08.2007