“NE OLACAK BU İLETİŞİM MEZUNLARININ HALİ?”

Bir kez daha bu konuyu yazıyorum. “Ne olacak bu iletişim fakültesi mezunlarının hali?”. Her girdiğim ortamda, iletişim fakültesi mezunlarının sorduğu ortak sorulardan en önemlisini bu oluşturuyor. Kimileri hocaları olduğum için, kimileri de yazılarımı okudukları için bana mail gönderip hem isyanlarını, hem de uyarılarını bildiriyorlar.

FAKÜLTE SAYISI BEŞ KAT ARTTI

İletişim Fakültesi’nde ilk mesleki dersleri almaya başladığımız günlerden birinde İstanbul’dan Eskişehir’e ders için gelen, mesleğin içinden bir hocamız şunu söylemişti: “Eğer bu sınıftaki tüm öğrenciler medya sektöründe çalışırsa, Türkiye’nin neredeyse 10 yıllık ihtiyacını karşılar”.

Sınıfta kaç kişiydik tam olarak hatırlamıyorum. Ancak o sırada Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi’nin dört ayrı bölümüne 30’ar öğrenci alınıyordu. Ülkedeki İletişim Fakültesi sayısı altıydı.
Çok geçmedi. Radyo ve televizyon yayıncılığı üzerindeki devlet tekelinin sona ermesinin ve özellikle de özel üniversitelerin kurulmasının ardından, 1990’larla birlikte diğer üniversiteler de iletişim fakülteleri açmaya başladılar. Çok kısa bir sürede iletişim fakültesi sayısı neredeyse beş kat artışla 30’a yaklaştı.

Ayrıca kimi Güzel Sanatlar Fakültelerinde de aynı sektöre yönelik bölümler açıldı. Ülkemizin dört bir yanındaki Türkçe ya da İngilizce eğitim veren üniversiteler de iletişim fakülteleri açtı ve buralara da ülkemizden öğrenciler kabul edilmeye başlandı. Hatta dünyanın diğer ucunda, Amerika Birleşik Devletleri’nde eğitim alıp ülkemizde medya sektöründe iş bulup ilerleyenler dikkati çekmeye başladı.

HER YIL 3000’İN ÜZERİNDE MEZUN

Bu arada her geçen yıl ülkemizdeki iletişim fakültelerinin öğrenci kontenjanları artırıldı. Yaklaşık 15 yıl önce ülkemizin en az öğrenci kabul eden iletişim fakültesinin kontenjanı bugün ikiye katlanmış durumda.
Bir de ikinci öğretim öğrencilerini “toplam iletişimci sayısına” eklemek etmek gerekiyor. Çünkü kimi fakültelerde ikinci öğretimle de eğitim veriliyor ve bu sayede fakültenin öğrenci sayısı neredeyse ikiye katlanıyor.

Sonuç olarak burada çıkarmaya çalıştığım hesap, çok genel bir ifadeyle iletişim fakültelerinin mezun sayısının nereden nereye geldiğini ortaya koymaya yetiyor. Ancak işi somut rakamlara dökmek için ÖSYM’nin üniversite giriş sınavı tercih rehberlerindeki kontenjanlara bakmak gerekiyor.

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Suat Gezgin’in bu konuda daha önceden hazırlamış olduğu bir çalışma bulunuyor. 2004-2005 öğretim yılı rakamlarına dayanan çalışmada Türkiye genelinde iletişim fakültelerine ayrılan kontenjanın 5000’in üzerinde olduğu ifade ediliyor. Her yıl yaklaşık olarak 3000’in üzerinde iletişimcinin mezun olarak diğer iletişimcilerin arasına katıldığı belirtiliyor.

BU KADAR İLETİŞİMCİYE İHTİYAÇ VAR MI?

Türkiye’nin her yıl 3000’in üzerinde iletişimciye ihtiyacı var mı? Şu anda iletişim mezunlarının ne kadarı, fakülteden mezun olduktan ne kadar süre sonra iş bulabiliyor? Ne kadarı halen işsiz geziyor? Ne kadarı nerelerde iş yapıyor? Hangi sıklıkla iş değiştiriyor? Nasıl bir maaş ya da ücret alıyor?

İletişim fakülteleri dışında, başka hangi sektörlerden medya sektörüne iş gücü girişi söz konusu? Bunun oranı nedir?

Önümüzdeki on yıl içinde nasıl bir gelişim beklenmektedir? Vazgeçtim, önümüzdeki yılsonuna bizi nasıl bir tablo bekliyor?

Bu sorulara yanıt bulmak ve geleceği ona göre planlamak gerekiyor…

Amerika Birleşik Devletleri’nde gördüğüm iletişim fakültelerinde bu sorulara ilişkin hazırlanmış ankete dayalı raporların düzenli olarak öğrenci işlerinden öğrencilere dağıtıldığını, akademik düzeyde makaleler yazıldığını ve çalışmalar yapıldığını biliyorum. Bizde de bunların benzerlerine ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

Ayrıca üniversite sınavı sonrasında tercihte bulunacak üniversite adaylarının doğru bir şekilde yönlendirilmesi adına da bu konulara dikkat etmek gerekiyor. İnsan kaynağımızın verimli kullanılması adına bu ülkenin böyle bir lüksü olmadığına inanıyorum.

İşin endişe uyandırıcı bir diğer yanına gelince… Duyduğum kadarıyla, benim üniversiteye hazırlandığım yıllarda Ziraat Fakültesi mezunları için söylenenler, artık İletişim Fakültesi mezunları için söylenmeye başlandı. İletişim fakültelerinin işsizler ordusu yarattığına ilişkin bir imajın zihinlerde yerleşmesi bir dizi olumsuzluğu da beraberinde getirecektir. Gönlüm böyle bir imajın oluşmamasından yanadır.

DEKANLAR DA TARTIŞIYOR

Bu arada iletişim fakültesi mezunlarının sorunlarının uzunca süredir iletişim fakülteleri dekanlarının bir araya gelerek yaptığı toplantılarında gündeme geldiğini ve tartışıldığını biliyorum. Bu toplantılarda medyanın durumu, iletişim fakültelerinin sorunları, eğitime ilişkin sorunlar ve öneriler dile getiriliyor. Bunlarla birlikte özellikle kontenjanların artırılmaması ve yeni iletişim fakültesi açılmaması konusunda görüşler beyan ediliyor.

Ayrıca iletişim fakültesi mezunlarına yönelik istihdam sağlayıcı kimi önerilerin de bu toplantılarda tekrarlandığını duyuyorum. Lakin bu öneriler bir türlü medya gündemine ya da siyasal gündeme girmede başarılı olamıyor.

Nedendir bilmem, hangi konuların önemli ve öncelikli olduğuna karar vermede ilk gücü elinde bulunduran medya çalışanları, kendi sorunlarını ya da arkadaşlarının sorunlarını dile getirmede o kadar başarılı olamıyor. Adeta terzi, kendi söküğünü dikemiyor.

Elbette beş parmağın beşi bir değil. İletişim fakültelerinde verilen eğitimi, öğrenci kalitesini ve hatta lisede verilen eğitimi ve bunların nedenlerini, çözümlerini, medya sektörünün yapısını, doğrularını, yanlışlarını, iletişim mezunlarının istihdam edilebileceği tüm alanları bir bütün olarak masaya yatırmak ve tartışmak gerekiyor.
Giderek artan mezun ordusu ise bizi her gördüğü yerde sıkıştırmaya, mailler atmaya devam ediyor. “Ne olacak bu iletişim mezunlarının hali?”


Bir sonraki yazıda iletişim fakültesi mezunlarına istihdam sağlayıcı kimi önerilere yer vereceğim.


11.08.2007