Gazetecinin belki de en zor ve asıl görevi olaylar arasında hangilerinin daha önemli ve hangilerinin daha önemsiz olduğuna karar vermektir. Bu seçim, çoğu zaman gazetecinin objektifliğine de gölge düşürür niteliktedir. Farklı insanlar, farklı konuların önemliliğini savunur. Kamuoyu ise en fazla dört ya da beş konuyu taşıyabilir. Konuların rekabeti açısından süren bu savaş, kamuoyunu “konu bombardımanına” tutar. İnternet sayesinde kamuoyu eskiye oranla artık daha fazla bombardıman altındadır.
BİR HABERİ DEĞERLİ YAPAN NEDİR?
Her gün haber merkezlerine ulaşan binlerce haber arasından hangisinin manşet, hangisinin sür manşet, hangisinin iç sayfa haberi olacağına karar veren gazeteci, bu yolla kamuoyuna da hangi olayların önemli ve hangilerinin de önemsiz olduğunu bildirir.
Aslında bu hiç de kolay bir iş değildir. Çünkü o gün meydana gelen binlerce olay arasında yalnızca birisi manşet yapılır. Eğer çok daha önemli bir konu varsa ancak o tek konu sürmanşet olur. En önemli haberlerin yer aldığı birinci sayfaya neredeyse, yalnızca iki elin parmakları kadar haber girebilir. İç sayfalardaki haberlerle birlikte tüm gazeteye giren haber sayısı çöpe atılan haber sayısının kimi zaman ancak onda biridir. Radyo ve televizyon habercileri için de bu durum geçerlidir. Örneğin ana haber bülteninde en fazla 20 habere yer verilebilir. Radyo bültenlerinde ise sayı genellikle daha azdır. Çünkü her olay haber olmaz ve bir olayı haber yapan ya da yayın organında yer almasına sağlayan belirli nitelikler vardır.
Dünyanın farklı coğrafyalarında farklı yaklaşımlar çerçevesinde değişiklik gösterse de bir olayın haber olabilmesi için taşıması gereken nitelikler genel olarak zamanlılık, yakınlık, etkili ilgililik, ilginçlik, heyecanlılık, nadirlik ve önemlilik şeklinde sıralanır.
Zamanlılık bir olayın yeni oluşunu, ani gelişip gelişmediğini ya da hala geçerlilik taşıyıp taşımadığını tanımlar. Olayın “nerede” olduğu “yakınlık” niteliğini oluşturur. Yakın yerlerde meydana gelen olaylar daha fazla haber yapılır. Olayın kaç kişiyi ilgilendirdiği etkili ilgililik diye tanımlanır. Hedef kitle üzerinde ne kadar çok kişi ilgilendiriyorsa, bir olay o kadar değerlidir. Elbette bir haber ilginç, nadir görülen, heyecan unsuru taşıyan niteliklere sahipse, o kadar yayınlanabilir niteliktedir. Önemlilik ise diğerlerinden daha fazla göreceli bir nitelik olarak, haberin toplumu etkileme gücü ve haberin sonuçları ile ilişkilidir.
Bir gazeteci hangi olayların haber değeri daha yüksekse, o haberlere daha fazla öncelik verir. İçinde birden çok değeri barındıran haber, çok daha değerlidir. Gazeteci her zaman “en değerli” tek bir konuyu, tek bir olayı arar ve her zaman onu manşet atmayı tercih eder. Gazete yazı işlerinin en büyük sıkıntılarından birisi, binlerce haber arasından, o gün manşet atacak o en değerli haberi bulmaktır.
OBJEKTİFLİK ÜZERİNE TARTIŞMALAR
Gazeteci bu tercihini nasıl yapar, hangi unsurlar etkide bulunur, ideali nedir, iletişim fakültelerinin gazetecilik bölümlerinde ve meslekte uzunca tartışılan konular arasındadır.
Gazetecilerin bireysel özellikleri, mesleğin yapısı, kurum içinden ve dışından gelen etkiler ve en başta da ideolojik etkiler gazete içeriklerini belirleyen unsurları tanımlar.
Dışarıdan bakanlar için gazeteciliğin en çok eleştirilen yönlerinden birisini bu “haber tercihleri” oluşturur. Çünkü herkesin olaylara yönelik farklı bir öncelikleri vardır ve herkes “kendi konusunun” gündemin en üst sırasında yer almasını ister. Bu anlamda gündemde yer alması istenilen konular arasında bir savaş yaşanır. Aynen uzun bir kuyrukta sıranın kendisine gelmesi için itişip duran kalabalık gibi herkes zihnindeki konu ile medya kapısından geçebilmek için çaba sarf eder.
Bu arada çoğu zaman medyada yer alanlar; yani trene binenler, gidecekleri yere yaklaştıklarını düşünürken, binemeyenler yani medyada yer alamayanlar eleştiriye başlar. Sonra da “bir kısım medya”, “suni gündem” ya da “gerçek gündem” gibi ifadeler dillendirilir.
Her ne kadar toplumsal sorumluluk yaklaşımı gazeteciliğin objektifliğini savunsa da bu kavrama getirilen önemli eleştirilerden birisi gazetecilerin seçtiği ve çöpe attığı haberlere yönelik ayrımda yatar. Bir haberin objektif olup olamayacağına ya da objektifliğe yaklaşıp yaklaşamayacağına ilişkin tartışma bir yana, yayın yönetmenlerinin binlerce haber arasından hangilerinin nasıl yayınlanacağına karar vermeleri ve o gün yaşanan olaylar arasında haber yapılmış binlercesini çöpe atmaları bu seçimin ne kadar objektif olabileceği tartışmasını gündeme getirir.
Dolayısıyla haber içeriği ne kadar doğru olursa olsun, hangi haberin yayınlanıp, hangi haberin yayınlanmayacağına ya da hangi haberin nerede yayımlanacağına karar vermek, objektiflik yayıncılık iddiasının karşısına dikilen önemli bir eleştiridir. Çünkü hangi haberin diğerinden daha önemli olduğuna karar vermenin “nesnel” ölçüt ya da kriterlerinden fazla öznel kriterlerinden söz edilebilir.
KAMUOYUNUN KAPASİTESİ
Aslında aynen yayın organlarının “haber yayınlama kapasiteleri” gibi toplumu oluşturan her bir bireyin zihninin de belirli bir “taşıyabilme kapasitesi” vardır. “Bugün ülkenin karşı karşıya bulunduğu en önemli sorun sizce nedir?” sorusu ile karşılaşanların verdikleri yanıtlar bu kapasitenin dört ya da beş konu olduğunu ortaya koymaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde 1953’ten beri düzenli olarak sorulan bu soru kalıbı, kamu gündeminin önemli bir göstergesi sayılmaktadır.
Konular arasında medya içeriklerinde yer alabilmek ve ön sıralara geçebilmek için nasıl bir rekabet varsa, aynı rekabet yayın organları arasında da kamu zihnindeki ilk dört ya da beş konu arasına girebilmek adına vardır.
Konuların rekabeti açısından bakıldığında, bir gazete manşet olmak, o olayı günün en önemli olayı yapar. Bir haber bülteninde yer almak, o konuyu önemli konular arasında gösterir. Ancak mevcut konular arasından sıyrılıp kamu zihninde yer etmek ve öncelikle ilgi ve çözüm bekleyen bir konu olmak çok daha zor bir görevdir ve bu konuların hangileri olacağına ilişkin kararı genellikle haber değerlendirmesini ve seçimini yapan yayın organlarının yönetimi verir.
Kamuoyunu oluşturan ve medyayı takip eden bireyler açısından bakıldığında ise durum çok daha kolaydır. Çünkü ülkeyi ilgilendiren ve öncelikle çözüm bekleyen sorunların hangileri olduğunu her sabah gazetelerden, her akşam televizyon ana haber bültenlerinden kolaylıkla öğrenilebilmektedir. Medyanın sunduğu bu hazır gündem ya da başka bir deyişle önemlilik ve öncelik sıralaması kısa sürede kamunun da öncelikleri haline gelir.
TÜRKİYE’DEKİ DURUM
Türkiye’de medya kamuoyunun önceliklerini belirlemede ne kadar etkilidir? Bu konuda yapılmış farklı düzeneklere sahip araştırmalar, farklı sonuçları ortaya koymaktadır. Bir kısmı Türkiye’de gazetelerin değil ama televizyonların kamuoyunun gündemini belirlemede daha etkili olduğunu savunmaktadır. Bir kısmı ise medya gündeminden kamu gündemine konuların geçmesi için gereken zamanı dikkate almamakla birlikte, gazeteler açısından bu etkinin olmadığını savunmaktadır. Ancak siyasi liderlerin nasıl tanındığına ilişkin bir başka çalışma, medyadaki kavramlarla kamunun zihnindeki kavramların birbirine yakın olduğunu ortaya koymaktadır. Dünyanın farklı coğrafyalarında yapılan araştırmalar ise medya gündemi ile kamu gündemi arasındaki yakın ilişkinin varlığını doğrular niteliktedir.
Bu arada önemli bir sorun değişen iletişim teknolojilerinde kendisini belli etmektedir. İletişim biliminin 30-40 yıl önceki araştırma yaklaşımları gelişen ortamların etkilerini açıklamada yeterli görünmemektedir. Günümüzde kitle iletişim araçlarının teknoloji sayesinde gösterdiği çeşitlilik, en başta bireylerin habere erişme seçeneklerini artırmıştır. Bu seçenekler bireylere farklı gündemler sunmuştur. Özellikle internetin sağladığı kapasite, diğer hiçbir yayın organının sahip olmadığı bir güce sahiptir. Gelişen bu durum bireylerin toplumsal konular üzerindeki düşüncelerinde hangi etkileri yaratacaktır? Gelecekte yanıtlanması gereken ciddi bir tartışma ve araştırma konusudur.
GAZETELER KAPANACAK MI?
Bir diğer tartışma konusu ise yakın gelecekte gazetelerin kapanıp, kapanmayacağı ve yerine internetin geçip geçmeyeceğidir. Son zamanlarda Amerika Birleşik Devletleri’nin en etkili gazetesi New York Times’ın basılı gazeteyi bırakıp, internet üzerinden yayımlanmayı düşünmesi bu konudaki tartışmalara önemli bir boyut kazandırmıştır.
İnternet sayesinde sayısı katlanan “hangi konuların daha önemli olduğunu bildiren ortam sayısı”, eskiye oranla kamuoyunun daha fazla “konu” bombardımanına tutulmasını sağlamıştır. Bu nedenle günümüzde kamuoyu geçmişe oranla daha fazla “saldırı” altında bulunmaktadır.
Sonuç olarak haberciliğin topluma ulaşmada kullandığı teknolojik olanaklar değişse de temel rolü; hangi haberlerin önemli ve hangilerinin önemsiz olduğuna ilişkin karar verme yetkisi, her zaman var olacak gibi görünmektedir. Burada işi giderek zorlaşan ise toplumu oluşturan bireylerdir. Çünkü farklı kanallardan kendilerine ulaşan haber bombardımanı zihinlerin taşıma kapasitesini zorlar niteliktedir ve bu durum bireyler üzerinde farklı etkiler yaratmaktadır.
-------------------------------
Erkan Yüksel
eyuksel@anadolu.edu.tr
Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi
Erkan Yüksel
eyuksel@anadolu.edu.tr
Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi
05.03.2007
http://www.dorduncukuvvetmedya.com/dkm/article.php?sid=8026