Bir süredir Sabah gazetesinin televizyon reklamları dikkat çekiyor. Reklamda
hayatın içinden manzaralar eşliğinde, elinde ayna şeklindeki sayfalardan oluşan
"gazeteleri" ellerinde tutan kişiler görülüyor ve bu anlatımla,
gazetenin "hayatın aynası" olduğu vurgulanıyor.
İletişim kuramları bağlamında "medyanın ayna rolü" yeni bir görüş olmamakla birlikte, daha önce de Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök bu konuya değinmiştir (1).
Medyanın ayna rolü, "medya toplumda olmayan bir şeyi
yaratmaz" düşüncesine dayanır. Bir atasözü gibi de "medya kömürden altın
imal edemez" denilir. Medyanın ancak halka sempatik gelen, umut veren bir
cevheri işleyebileceği savunulur. Özkök'ün de dediği gibi "Medya bu
şekilde olaylara ayna tutar ve aynada da gerçeğin yüzleri görülür."
Gerçekten de medya, hayatın aynası mıdır, olabilir mi?
GAZETECİNİN SÖZLEŞMESİ
Literatürde toplumsal sorumluluk yaklaşımı, medyanın gerçekleri olduğu gibi
yansıtması gerektiğini savunur. Gazeteci yazdığı haberinde olaylara ayna
tutmalı, kişisel değer yargılarını, görüşlerini haberin içeriğine katmamalı,
olabildiğince nesnel davranmalı ve yansız bir biçimde haberini yazmalıdır.
Haberde nesnelliğin de kimi ölçütleri vardır. Temel ölçüt
dürüstlük ve denge olmakla birlikte, haber kaynağının tanımlanması netlik
kuralı, haberde farklı görüşlere yer verilmesi denge kuralı, farklı görüşlere
eşit oranda yer verilmesi de eşit alan ve eşit zaman kuralı olarak tanımlanır.
Bu üç ölçüte uymakla nesnelliğe yaklaşıldığı düşünülür. Basının
sorumluluklarını yerine getirebilmesi için de gerekli bazı işlevlerden söz edilir.
Bunlar hükümet içindeki güç odaklarını tanıtmak, onları gözetlemek, kontrol
etmek ve okuru bilgilendirmek şeklindeki siyasal işlev; bilgileri kamuoyuna
aktarma, tartışma ortamı yaratma ve kamuoyunun oluşumuna katkıda bulunma
şeklindeki eğitim işlevi; toplumun gündemini oluşturma işlevi ve topluma ayna
tutma anlamına gelen sosyo-kültürel işlevler biçiminde tanımlanır. Dolayısı ile
medya içeriklerinin oluşumunda belli bir takım kurallara dikkat edilir. Haber
organizasyonu içerisinde, gerçeğin aynadaki görüntüsünün inşasında pek çok
aktör rol alır. Bu süreç, bir görüntünün fotoğrafının çekilip karta basılmasına
dek izlenen sürece benzer. Haber süreci, olay ya da muhabirden başlar; büro
şefi, ishitbarat şefi, yazıişleri müdürü, editör, yayın yönetmeni şeklinde
sıralanan hiyerarşik bir yapı içerisinde haberin birden çok kişinin
"elinden geçerek" sayfaya yerleştirilmesi ve basılan gazetenin okura
ulaştırılması ile tamamlanır.
FOTOĞRAFIN BAŞINA GELENLER
Bir görüntünün fotoğraf kartına basılması sürecinde görüntü
kalitesine etkide bulunun bir çok unsurdan söz edilebilir. Bunlar filmin
formatı, kalitesi, ışığa ve renklere karşı duyarlılığı, hangi tür fotoğraf
makinesi ile görüntünün alındığı, pozlama süresi, diyafram açıklığı vs. gibi
unsurlar dışında karanlık oda aşamasındaki ortamın ısı ve ışık durumu, banyo
kalitesi, agrandizörün ve fotoğraf kartının özellikleri ve kullanılan filtreler
gibi bir çok unsurdur.
Bir haberin gerçeğin yeniden inşası olarak kabulü de aynen
yukarıdaki sürecin tekrarı anlamına gelir ve bu nedenle sürece etkide bulunan
bir çok unsurdan söz edilebilir (2). Bunlar medya çalışanlarının kişisel
özelliklerinden başlar. Medya çalışma düzeni ikinci düzeyi oluşturur. Kurumsal
amaçlar, medya kurumunun ekonomik ve politik sorgulamasını beraberinde getirir.
Kurum dışından gelen etkiler de görmezden gelinemez. İdeolojik eğilimler ise
bütün düzeylerin içinde ve üzerinde tanımlanır.
Haber merkezlerine her gün ulaşan binlerce haber arasından ancak
belirli sayıdaki haber kimi zaman yeniden yazılarak, kimi zaman başlıkları
değiştirilerek, kimi zaman başka haberlerle ilişkilendirilerek yayınlanır ya da
önemli bulunmayarak çöp sepetine atılır.
Bu bir anlamda süreci etkileyen unsurları ortaya koyarken, bir
anlamda da medya içeriklerinde yansıtılan gerçeğin çöpe atılan ya da
değişikliğe uğrayan karelerini ifade eder.
Medya içeriklerindeki görüntünün gerçeğin görüntüsü olmadığına
dair pek çok araştırma bulgusundan da söz edilebilir. Gerçek yaşamdaki trafik
kazası sayısı ile medya içeriklerindeki haber sayısı orantılı değildir.
Brezilya'daki ya da Afrika'daki açlık konusu; orada ölenlerin anlamlı sayısı
ile değil, şarkı ve konserlerle, ünlülerin yardım kampanyaları ile gündeme
gelir. AIDS, erozyon, alkol ve uyuşturucu ile mücadele, silahsızlanma, terör,
deprem, tinerci çocuklar, kız kaçırma olayları, okula gitmeyen genç kızlar,
sağlık sorunları vs. pek çok konuda yapılan haberlerin sayısı ile bu olaylara
ilişkin gerçek yaşam göstergeleri birbirinden farklıdır (3).
Sonuç olarak medyanın ayna rolü, eksiklerle dolu, ayna
parçalarının bir araya getirilerek kurgulandığı, kimi zaman iç bükey, kimi
zaman dış bükey görüntülerin oluşabildiği bir aynaya işaret eder. Medyanın
yansıttığı görüntünün gerçeğin, gerçek bir görüntüsü olduğu düşüncesi şüpheli
hale gelir (4). Kötü büyücünün sihirli aynası her zaman doğruları
söylemeyebilir. Ancak kamuoyunu bu görüntünün doğru olduğuna inandırmaya ya da
ikna etmeye çalışmak ise "başka bir şey" olarak yorumlanabilir.
------------------------------------------
(1) E. Özkök, "Yılmaz'ın Medya Atağı", Hürriyet, 17 Eylül 1993'den aktaran: N. Rigel, Kağıt Kaplanlar, Der Yayınları, İstanbul, 1993:99.
(2) P.J. Shoemaker ve S.D. Reese, Mediating the Message, İkinci Baskı, Longman, NewYork, 1996.
(3) E. Yüksel, Medyanın Gündem Belirleme Gücü, Çizgi Kitapevi, Konya, 2001.
(4). S. Alankuş (Der.), Habercinin El Kitabı: Medya ve Toplum, BİA Yayınları, İstanbul, 2003.
(1) E. Özkök, "Yılmaz'ın Medya Atağı", Hürriyet, 17 Eylül 1993'den aktaran: N. Rigel, Kağıt Kaplanlar, Der Yayınları, İstanbul, 1993:99.
(2) P.J. Shoemaker ve S.D. Reese, Mediating the Message, İkinci Baskı, Longman, NewYork, 1996.
(3) E. Yüksel, Medyanın Gündem Belirleme Gücü, Çizgi Kitapevi, Konya, 2001.
(4). S. Alankuş (Der.), Habercinin El Kitabı: Medya ve Toplum, BİA Yayınları, İstanbul, 2003.
------------------------------
21.12.2004,
http://www.dorduncukuvvetmedya.com/article.php?sid=3737
Aynı yazı: Anadolu, 23 Aralık 2004 Perşembe, s.6