Ortalama bir yerel gazetede muhabir olmanın şartlarından birisi her gün beş haber getirmektir. Bunlardan üçünün “fotoğraflı haber” olması şartı da aranır. Eğer haber sayısı ya da fotoğraf sayısı azalırsa, “altın makas” devreye girer. Ajanstan, televizyondan, eski gazetelerden “yayınlanmış ne varsa” sayfada boş kalan yerlere konur. Peki, bir muhabirin beş haber getirmesi, akıl karı bir iş midir? Her gün beş haber “bulmak” zorunda kalan muhabir, bunun için ne yapar?
İLK DERSLERDEN BİRİ
Yaklaşık 15 yıl önce stajer olarak bir yerel gazetede çalışmaya başladığım günlerde, gazeteci büyüklerimden biri, bana verdiği derslerden birinde, o gün gazetede yayınlanan toplam haber sayısını ve fotoğraf sayısını saymıştı. Sonra da muhabirleri teker teker sayıp, muhabir başına düşen haber ve “fotoğraflı haber” sayısını hesaplamıştı. “Yoksa, sayfaya koyacak bir şey bulamayız” diye de açıklamada bulunmuştu. Fotoğraflı haber şartını da anlatmıştı. Üç sütuna “toplu fotoğrafların”, tek sütuna “tek kişinin” konulmasını gerekliydi.
Başka bir gün de bir başka büyüğüm, gazetede yayınlanan fotoğraflarda kaç kişinin göründüğünü saymış, “bu kadar kişi bu gazeteyi satın alıyor” diyerek, “ne kadar çok kişinin fotoğrafı yayınlanırsa, o kadar çok satacağımızı” dile getirmeye çalışmıştı.
Elbette haberlerin nitelikli olması da gerekiyordu. Yoksa manşete hangi haber çıkarılırdı? Ancak bir de gerçek vardı. Sayfalar boş yayınlanamazdı. Yine de o gazetede çalıştığım yıllarda hiçbir gün “altın makas” devreye girmedi. Sayfalar boş kaldığında yapılan iş arşivden hazır polyestere basılı fotoğraflar bulunur ve altına iki spot bir şeyler yazılırdı. Gazete yalnızca yerel haberle çıkardı. Şehirliyi ilgilendirmeyen haber gazete konmazdı. Ancak her yerel gazete için bu kural işlemiyordu. Başka gazeteler “açık kalan yerlere” daha kolay formüller bulmuşlardı. “Altın makas” bu işe yarıyordu…
NİTELİK Mİ, NİCELİK Mİ?
Bugün o açıklamalara her yönüyle katıldığımı söyleyemesem de o günün koşulları ve mantığı içinde yaşananlar bir zorunluluğun ifadesiydi. Daha sonra bir çok yerel gazeteciden de benzer sözleri duydum. Benzer kaygıları işittim.
O günlerde polis-adliye haberlerine bir kişi, sağlık-belediye haberlerine bir kişi, sendika-siyasi parti haberlerine bir kişi, ekonomi ve diğer haberlere bir kişi, spor haberlerine üç-dört kişi görevlendirilmiş, arada “gelip-giden” stajerler de her türlü habere koşturmaktaydı.
Sabah işten çıkarılanların haberini yapan muhabir, öğleyin bir yangın haberine, öğleden sonra bir siyasi partinin ya da sendikanın basın toplantısına, akşama doğru da bir cinayet ya da intihar haberine, oradan geldikten sonra da bir sanatçı ile sohbete oturabiliyordu.
Eğer haber sıkıntısı çekiliyorsa, herhangi bir haber için herhangi bir toplantıya gidilirken yolda görülen çöp yığınları arasında kaybolmuş bir çöp tenekesi, eğilmiş, bükülmüş bir trafik levhası, park edilmez levhasının altında park etmiş araçlar, bir yerlerde bekleyen kalabalıklar, göze güzel görünen manzaralar ya da yoldan geçerken sıradan insanın belki de hiç dikkat etmediği pek çok şey, “bir kenarda dursun” diye görüntülenir ve zamanı gelince de “altına iki spot” yazılarak haber yapılırdı.
Bir toplantıdan birkaç haber çıkartmak da ustalık işiydi. “Bir dinleyenleri, bir konuşmayıcı fotoğraflayacaksın. Konuşulanların hepsini bir haberde harcamayacaksın. Belki aralarda birilerini daha görür, onu da ayrıca yazarsın. Gidip gelirken gördüklerini fotoğraflamayı da unutma. İşte sana bir sürü haber…”
NE DEĞİŞTİ?
O gün bugündür ne değişti? Yerel habercilik nereden nereye geldi? Hala beş haber şartı aranıyor mu? Bir toplantıdan üç haber çıkarılıyor mu? Haber yazma tekniği “iki spot” barajını aşabildi mi? Kısacası nitelik, niceliğin önüne geçebildi mi? Bunda haklılık payı var mı? Tartışma götürür.
Ancak şurası kesin: O günün yerel gazetelerinde haberler tükenmez kalemle ya da daktiloyla yazılmaktaydı, bugün ise sayısı az da olsa bilgisayar klavyesi kullanılıyor. O gün 35 milimetre film üzerine fotoğraf çekilmekteydi, şimdi dijital fotoğraf makineleri çıktı. O gün dizgi bölümünde birkaç megabaytlık bilgisayarlar vardı, şimdi çok daha gelişmiş bilgisayarlar mevcut. O gün siyah beyaz baskı teknikleri yaygındı, bugün neredeyse sayfaların tamamı renkli basılacak halde. Teknoloji hızla ilerlemiş, teknolojiye yapılan yatırım insana yapılan yatırımı gölgede bırakmış durumda. “Beş haber şartı” ise yerel gazetede stajerlik yapan öğrencilerden duyduğum kadarıyla “en az altı habere” çıkmış …
Yine de günümüzde bir çok yerel gazetede Yurttan-Dünydan Haberler, Bulmaca, At Yarışı, Sağlık gibi sayfa ya da köşelerin yerel gazetecileri daha fazla yerel haber bulma arayışından kurtardığını söylemek mümkün. Köşe yazıları ve diğer köşeler de aslında aynı işi yapıyor. Belki de sayfaları dolduruyor.
Diğer yandan ise yerel gazetelerin tirajları o günün rakamları ile karşılaştırıldığında neredeyse ikiye katlanmış durumda. Yayınlanan yerel gazete sayısının da artmış olması bu iş koluna olan ilginin arttığının bir başka göstergesi. Hatta Basın İlan Kurumu’ndan gelen “resmi ilan” gelirleri nedeniyle bir matbaada birden çok gazetenin basılması da ayrı bir olgu. Özel ilan ve reklam gelirleri de pastanın büyüdüğünü kanıtlıyor.
Herşeye rağmen yine de aklıma takılan son bir soru daha var. Yerel gazeteler teknolojik olarak belki bundan 15-20 yıl öncesinin büyük gazetelerinin altyapısına göreceli olarak yakınlaştılar ama niçin hala o günün büyük gazeteleri gibi bir gazete çıkaramıyorlar?
Sonuç olarak burada yazdıklarımın yerel basının geneline yönelik bir görüntünün tanımlanması adına önemli olduğunu düşünüyorum. Yerel basın çalışanlarına yönelik “haber toplama ve yazma” konusunda verdiğim seminerlerde, gezip gördüğüm, tanıdığım, tanıştığım, sohbet ettiğim, pek çok il ve bölgemizde “yerel basın” denilince durumun kaba bir özeti budur. Diğerlerini ise sanırım istisna ya da örnek olarak parmakla göstermek, derslerde ayrıca anlatmak gereklidir. Gelinen noktada birkaç arpa boyu yol alınmıştır. Ancak gidilecek noktaya ulaşmak için daha çok yol alınması gerektiği açıktır.
-----------------------------
BİR MUHABİR, BEŞ HABER... 18.10.2005
http://www.dorduncukuvvetmedya.com/article.php?sid=5267
|