Medya kavramı üzerine ilk yazıyı bundan yaklaşık 15 yıl önce yazmıştım. İletişim Bilimleri Fakültesi öğrencisi olarak öğrendiklerimle, o sırada stajer olarak çalıştığım yerel gazetedeki büyüklerim arasında ciddi bir kavram tartışması yaşanıyordu. Görüyorum ki, o tartışmalar bugün hala sürüp gidiyor. Hatta ortaya çıkan kimi yeni kavramlar, yeni tartışmaları da beraberinde getiriyor.
O günlerde gazetede ileri gelenler "medya" sözcüğü ile "özel radyo ve televizyonları" kastediyor ve o yönde yazılar yazıyorlardı. "Medya" topa tutuluyor, eleştiriliyordu ama "basın", yani gazeteler, bu eleştirilerde ayrı bir yere konuluyordu. Bu çelişkili anlatım üzerine ben de yaklaşık şu anlama gelen bir yazı yazmıştım: "Limon, portakal, greyfurt her biri ayrı birer meyve. Bunların tümüne verilen ortak ad ise turunçgiller. Gazete, radyo, televizyonun her biri ayrı birer kitle iletişim ortamı, yani kitlesel iletişime olanak veren araç ya da ortamlar. Bunların tümüne verilen ortak ad ise medya".
Daha sonra da iletişim bilimi literatüründen alıntılar yaparak şunları anlatmaya çalışmıştım: "Media sözcüğü, aslında Latince ve çoğul bir kelimedir. Tekil hali ile "medium" sözcüğüdür. Medium, temelde; ara, orta gibi anlamlara gelmektedir. İngilizce'deki "mass media" kavramı da dilimize "kitle iletişim araçları" şeklinde tercüme edilmiştir. Bu terim daha sonra kısalmış ve "medya" kavramıyla ifade edilir hale gelmiştir."
GÖRSEL-İŞİTSEL YA DA ELEKTRONİK
Yine o yıllarda, radyo ve televizyonların en önemli işlevi "haber vermek" olmadığına göre, bu ikisini "basın" kavramı içinde tanımlayıp tanımlamamak konusunda da bir kavram karmaşası yaşanıyordu. Kimileri radyo ve televizyonların "haber verme" işlevine vurguda bulunmak için bunları "görsel ve işitsel basın" ya da "elekronik basın" gibi kavramlarla adlandırıyordu. Ancak bu tanımlama da "basın" sözcüğü ile uyuşmuyordu. Çünkü, sözlükte "basın" kavramı için "gazete, dergi gibi belirli zamanlarda çıkan yazılı yayınların bütünü" karşılığı bulunuyordu. O halde "basın" için de hala da kullanılan "yazılı basın" kavramı türetilmişti. Hatta bir aralar radyo için "sesli basın", televizyon için de "görüntülü basın" kavramları da kullanılmıştı. "Yazısız basın" olup olmayacağı sorusu ise, kavram tartışmasının en ateşli konularından birini oluşturuyordu.
O günlerden kalma, hala da kullanılan bir başka kavram ise "televizyon gazeteciliği". Gazetecilik sözcüğü, habercilik anlamı ile kullanıldığında böyle bir terim ortaya çıkıyordu. Ne de olsa, eski gazeteciler artık televizyoncu olmuştu ve onların yaptığı işe yeni bir isim vermek gerekiyordu…
Bir başka tartışmalı kavram da "ulusal basın" kavramıydı. İstanbul'da yayınlanan ve ülke coğrafyasının önemli bir bölümünde dağıtım ve satış imkanına sahip yayınlar bu kavram içinde adlandırılıyordu. Eskişehir'de, Bursa'da, İzmir ya da Ankara'da yayınlanan yayınlar ise "yerel yayınlar" olarak sınıflandırılıyordu. O halde, "yerel yayınlar" pek de "ulusal basın" kapsamında görülmüyordu. Bu da bir başka çelişkiydi. Elbette ki, yerel yayınlar da bu ulusun yayınlarıydı.
Bir başka kavram da "genel basın" kavramıydı ki, bu sözcüğün hangi anlamda kullanıldığını ve genel olarak kitle iletişim araçlarının hangilerini kapsadığını hala da çıkaramıyorum.
Neyse ki 5187 sayılı yeni Basın Kanunu'nda bu konulara bir düzenleme getirildi. Yayının yayınlandığı coğrafi bölgeye göre tanımlar kabul edildi. "Yaygın süreli yayın", "bölgesel süreli yayın" ve "yerel süreli yayın" gibi yeni kavramlar kanunda açıklandı.
"İNTERNET MEDYASI"
Bir de son zamanlarda "İnternet medyası" kavramı çıktı. "Gazete medyası", "radyo medyası" ya da "televizyon medyası" gibi kavramlar duymamıştık ama bu kavram "piyasada" pek de tuttu. İnternet üzerinden habercilik yapan web siteleri bu ad altında anılmaya başlandı. Hatta bir de "İnternet Medyası Derneği" kuruldu. Aslında belki de buradaki "medya" sözcüğü de "habercilik" işlevine vurguda bulunmak için kullanıldı. Öte yandan kimi akademik çalışmalarda ise bu tür yayınlar için "E-Medya" ya da "elektronik medya" gibi tanımlamalara da rastlıyoruz. Ancak "ne isim verileceği" konusundaki tartışma sürüp gidiyor.
Sonuç olarak, dün kimi gazetecilerin "medya" sözcüğü ile "haber verme" işlevini bir araya getiremedikleri günlerden, bugün internet üzerinden habercilik yapanların derneklerine "İnternet medyası" adını verdikleri günlere geldik. Hala da yukarıda saydığım kavramların bir çoğu, akademik ortamlarda kullanılıyor. Diğer yandan teknoloji hızla ilerliyor. Sanıyorum, bizler ise yeni kavramlar türetmekte, bu kavramları güncellemekte ve kimi zaman da yanlışları düzeltmekte pek de aynı hıza erişemiyoruz.
---------------------------------
İLETİŞİM DÜNYASINDA KAVRAM TARTIŞMASI
20.06.2005
20.06.2005
AYNI YAZI.
(1)
SAKARYA, 14
TEMMUZ 2005 PERŞEMBE, S.6
(2)
SAKARYA, 20
TEMMUZ 2005 ÇARŞAMBA, S.8
SAKARYA, 29 HAZİRAN 2005
ÇARŞAMBA, S.8