Önceki yazıda bilimsel araştırmalardan hareketle televizyondaki şiddet gösteriminin şiddet davranışına dönüştüğüne ilişkin önemli veriler üzerinde durmuş ve bu şiddet karşısında kimlerin ne yaptığını sormuştum. Bu yazıda ise Amerika Birleşik Devletleri’nin “uyarı işaretleri” ile ülkemizdeki “akıllı işaretler” uygulamaları üzerinde duracağım. “Çocuklar televizyondaki şiddetten nasıl korunur?” sorusuna bu boyutu ile yanıt vermeye çalışacağım.
UYARI İŞARETLERİ
Günümüzde ABD’de radyo ve televizyonların yayın düzenini FCC (Federal İletişim Komisyonu) sağlamaktadır. Doğrudan Kongre’ye bağlı, bağımsız bir düzenleyici devlet kurumu olan FCC, 2000 yılında televizyon yayımlarında yer alan şiddetin düzeyine göre uyarıcı işaretler konulması zorunluluğu getirmiştir.
1997 yılından beri televizyon yayıncılarının gönüllü katılımıyla uygulanan Ebeveyn Televizyon Rehberi (TV Parental Guidelines) sisteminin uzantısı olarak V-chip teknolojisini kullanmak artık yasal bir mecburiyettir.
Çocukların şiddet içerikli yayınlardan korunması amacıyla kullanılan bu teknoloji, anne ve babaların televizyonlarını programlayarak çocukların izlemesini istemedikleri programların izlenmesini önlemeyi sağlamaktadır.
Çoğu televizyon programı belirli bir kategori ile kodlanmakta ve program başladığında ilk 15 saniye içinde bu kod televizyon ekranının bir köşesinde yer almaktadır. Ayrıca bu kodlama, televizyon programı rehberlerinde gösterilmektedir. V-chip teknolojisi ise ekranda beliren kodu okuyarak televizyon yayınını engelleyebilmekte ve programın izlenmesini önleyebilmektedir.
ABD’de izleyenlerin yaş gruplarına ilişkin yedi, program içeriklerine ilişkin de dört temel uyarı kodu kullanılmaktadır. İki ve altı yaş çocukları da kapsayan, tüm çocukların izleyebileceği türden programlar, yedi yaş ve üstü çocukların izleyebileceği programlar, tüm izleyiciler için izlenebilir nitelikteki programlar, ebeveynlerin önerisini gerektiren programlar, ailelerin güçlü bir biçimde uyarıldığı ve dikkat etmeleri istenen programlar, erişkin izleyiciler için programlar ve yalnızca yetişkinler için programlar ayrı ayrı sınıflandırılmıştır. Program içeriklerine bağlı olarak ise bu yaş grupları ile birlikte şiddet, cinsel içerik, bayağı dil ve açık-saçık, imalı konuşma içeren programlar da kodlanmaktadır.
Dolayısıyla ABD’de televizyon programlarında belirli kodlar kullanılmakta ve istenirse program türüne göre televizyon yayını teknolojik imkânlar çerçevesinde engellenebilmektedir.
Peki, bu uygulama ne kadar başarı sağlamaktadır? Tartışma götürür. Ancak hiç yapılmıyor ya da kısmen yapılıyor olmasından daha iyi bir uygulama olduğu açıktır.
AKILLI İŞARETLER
Ülkemizde ise Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) 23 Nisan 2006’da başlattığı “Akıllı İşaretler” uygulaması, ilk bakışta ABD’deki örneği çağrıştırmaktadır. Ancak içeriği ve uyguladığı teknoloji bakımından arada kimi farklılıklar dikkati çekmektedir.
Akıllı İşaretler, televizyon yayınlarının içeriğiyle ilgili bilgilendirici bir sınıflandırma sistemidir. Anne ve babalara televizyon programlarının türü konusunda, program yayını başlamadan önce bilgi vererek program tercihinde yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Dolayısıyla teknoloji sayesinde otomatik program tercihi ve denetimi yerine, bir anlamda ebeveynlerin televizyon karşısında, uzaktan kumanda cihazı ile denetimini öngörmektedir.
Programların “zararlı içeriği” ise, şiddet ve korku, cinsellik ve örnek oluşturabilecek olumsuz davranışlar şeklinde tanımlanmıştır. Programlardan etkilenme düzeylerine göre yaş grupları da tüm izleyici, 7 yaş, 13 yaş ve 18 yaş olmak üzere dört kategoride sınıflandırılmıştır.
Her ne kadar bu kategorilerin yeterliliği ve içeriği tartışılabilir olsa da RTÜK, 25 Ekim 2006’da medyaya yansıdığına göre, bu hali ile uygulanan akıllı işaretlerin bazılarının hatalı kullanıldığını açıklamış ve televizyon yöneticilerini uyarmıştır. Dolayısıyla, bir anlamda, akıllı işaretlerin akılsızca ya da “çok akıllıca (!)” kullanıldığını ifade etmiştir.
İKİSİ ARASINDAKİ FARK
ABD’deki ve bizdeki uygulama birbiriyle karşılaştırıldığında öncelikle teknolojik farklılıktan söz etmek gereklidir. ABD’de televizyon izleyicisinin program tercihine fırsat veren bir teknolojik imkândan yararlanılmakta iken bizde bu kontrol ebeveynlere aittir. Ancak her ne kadar teknolojik yardım söz konusu olsa da ABD’deki teknolojinin kullanımı da yine ebeveynlerin sorumluluğundadır.
Televizyon programlarının kodlanması anlamında da bir farklılık dikkati çekmektedir. ABD’deki kodlama bizdekine göre daha fazla çeşitliliğe sahiptir. ABD’de yedi yaşın altına ilişkin bir, ebeveynlerin önerisine ilişkin iki ayrı kategori daha mevcuttur. Ayrıca erişkinler için programlar konusunda da iki ayrı kategori daha vardır.
Program içeriklerine yönelik olarak her iki tarafta da dörder kategori bulunmaktadır. Ancak şiddet ve cinsel içerik dışındaki iki kategori birbirinden farklıdır. ABD’de bayağı dil ve açık-saçık, imalı konuşmalar kategorileri bulunurken bizde korku ve örnek oluşturabilecek olumsuz davranışlara ait iki kategori bulunmaktadır.
Sonuç olarak iki sınıflama sistemi birbiri ile karşılaştırıldığında bizdeki uygulamanın hedef kitle anlamında biraz daha dar kapsamlı olduğu söylenebilmektedir. Ancak bu dar hali ile bile uygulamada ortaya çıkan sorunlar, uygulamayı anlamsız hale dönüştürebilecek tehlikeyi yaratmaktadır.
Her ne kadar bizdeki uygulama, geç kalınmış ve sorunlu bir uygulama gibi görünse de önemli bir ilk adımdır ve bu nedenle mutlaka konunun üzerinde ısrarla durmak ve teknolojik alt yapıyı da buna uygun şekilde geliştirmek gereklidir.
Bir sonraki yazıda ise şiddet konusunda kimlerin ne yaptığı sorusu ile ilişkili olarak düzenlenen kampanyalardan söz edeceğim.
|