“Sanatçı kime denir, kime denilmez?” sorusuna uzman yanıtı vermek haddime değil elbette. Ancak “duyarlı bir vatandaş” olarak medyada sıklıkla duyduğumuz “sanatçı” kavramının yerli yerinde kullanılmadığına ilişkin düşünce ve bu konudaki tartışma, beni araştırmaya itti. Bulduğum bazı yanıtları sizlerle paylaşmak istedim.
TÜRK DİL KURUMU NE DİYOR?
Önce Türk Dil Kurumu sözlüğü ile başlayalım. Sözlükte “sanat” sözcüğü için beş ayrı karşılık bulunuyor. Bunlardan ilkinde sanat, “bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık” diye tanımlanıyor. İkinci anlamına göre sanat, “Belli bir uygarlığın veya topluluğun anlayış ve zevk ölçülerine uygun olarak yaratılmış anlatım” karşılığına geliyor. Sanat sözcüğünün üçüncü anlamı “bir şey yapmadan gösterilen ustalık”…
“Bir meslekte uyulması gereken kuralların tümü” de sanat sözcüğünün tanımları arasında. Sanat sözcüğü ile arasında fark olduğunu düşündüğüm “zanaat” sözcüğü de “sanat” sözcüğün beşinci karşılığı olarak sözlükte yerini alıyor. Ancak “zanaat” sözcüğünün karşılığı arandığında “insanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak için yapılan, öğrenimle birlikte deneyim, beceri ve ustalık gerektiren iş, sınaat” tanımı çıkıyor. İkinci karşılığı ise “el ustalığı isteyen işler”.
Sözlüğe göre “sanatçı” ise şöyle tanımlanıyor: “Güzel sanatların herhangi bir dalında yaratıcılığı olan, eser veren kimse, sanat adamı, sanat eri, sanatkâr”. İkinci karşılığı da şöyle: “Sinema, tiyatro, müzik vb. sanat eserlerini oynayan, yorumlayan, uygulayan kimse”.
Aslında tanım çok basit. Herhangi bir güzel sanatlar dalında “yaratıcılığı olan” eser veren kişilere “sanatçı” deniliyor. İkinci olarak da herhangi bir sinema, tiyatro ya da müzik gibi sanat eserlerinde oynayan, yorumlayan ya da uygulayan kimselere “sanatçı” adı veriliyor. Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde sanatçılığın vasıflarına ilişkin başka bir tanıma rastlanmıyor. Bunlar yeterli görülüyor.
ÜNLÜLER NE DİYOR?
Google’da yaptığım araştırma ise beni Bediz Doğan imzasıyla Bugün’de yayımlanmış bir metne götürüyor. “Ünlü sanatçılar cevapladı, sanatçı kime denir?” başlıklı metinde şu yanıtlar yer alıyor:
Müjdat Gezen “gerçek sanatçıyı halk seçer” başlıklı metinde “yozlaşma yok ama bir kavram kargaşası var” diyor. Bu görüşe diğer ünlüler de katılıyor.
Kayahan, “şöhretli insanlara sanatçı denilmesi çok saçma” sözleriyle, “bu tip insanlara prim veren medyanın bu işte büyük suçu var” diyor ve medyaya yükleniyor. “Doğuştan sanatçı olmak lazım. Ve çok çalışıp dürüst olmak da gerekir” diyen Kayahan ekliyor: “Kimin sanatçı olacağına halk karar verir”.
Ali Poyrazoğlu “seçtiği dalda üretim yapan insanlara sanatçı denir” diyerek konuya açıklama getiriyor. Ancak bir de şartı var: “Bunun sürekliliği de önemli”. Ayrıca “sanatçı, dünyada olan bitenin farkında olan, kendini ve dünyayı değiştiren kişidir. Eğitim alınmalı; ya okulunda okunmalı ya da usta-çırak ilişkisi olmalı. Şöhret olan herkesin ‘ben sanatçıyım’ demesi bence eğlenceli” diye kaydediyor. “Kavram karmaşası” yaşandığına Poyrazoğlu da katılıyor ve her şeyin adeta “çorba” olduğunu belirtiyor.
Hande Subaşı “sanatçı hem topluma, hem kendine faydalı olan kişidir” diyerek konuya farklı bir açıdan yaklaşıyor.
“Eğitim şart mı?” sorusuna kimileri “şart değil” derken, Işın Karaca “eğitim olmadan sanattan söz edilemez” yanıtını veriyor. “Eskiden çok özel insanlara sanatçı denirdi” diyen Karaca, “Sanatçı olabilmek için uzun yıllar bu işi sürdürmem lazım. Sanatçı aynı zamanda birikimli olmalı. Kendini izleyenlere hitap edebilmeli.” diyor ve o da medyaya yükleniyor: “Sabah erken kalkan birisi televizyona çıkıp bir günde meşhur olabiliyor. Medya bu konuda büyük güç ama bu gücün kontrolsüz olduğu da bir gerçek!”
Kimlerin bu sıfatı alabileceğini “bu işleri bilen, akademik kültürü olan kişilere” bırakan İpek Tenolcay, “Herkese sanatçı denmesi doğru değil” diyor. “Sanatçılık emek gerektiren bir iştir. Bunun okulu ille de olmalı diyemeyiz” şeklinde konuşan Tenolcay da medyaya yükleniyor: “Herkese sanatçı denmesi konusunda medyanın payı çok büyük, suçlu diyemeyiz ama bu öğretiyi onlar veriyor”.
Anlaşıldığına göre “sanatçı” tanımı konusunda ünlüler çoğunlukla medyayı suçlu buluyor. Sanırım, “herkesi ekran karşısına çıkaran medya”, kimin sanatçı olup olmadığının da ayrımını yapmıyor ya da yapamıyor. Ancak açıklamalarına bakıldığında “ünlüler” de “sanatçı” kavramı üzerinde uzlaşabilmiş görünmüyorlar.
BUYRUN ANKETE…
İnternette başka aramalar da yapıyorum. “Bizde sanatçı yoktur” diyenlere rastlıyorum. Başka bir sitede daha uzun tanımlar getirenler dikkatimi çekiyor.
Bülent Özcan’a ait olduğu belirtilen bir ifade şöyle: “Sanatçı, sanatı gerçek anlamda özümseyen, önemseyen; sanatı kendi kişiliğinde eriterek, güzel şeylere dönüştüren (dönüştürebilen), "insan olmak" bilincini en üst düzeyde tutan (taşıyan), kendini aşan kişidir. Sanatçı, karşılık beklemeden, sürekli kendisinden verendir. Yüzyıllar öncesinden yüzyıllar sonrasına seslenebilendir. Çağcıldır. Çağcıldır her yönüyle... Yaşadığı dönem güç anlaşılır, anlaşılamayabilir de... Toplumun üstündedir. Yarınlara seslenir. Diğer bir deyişle; sanatçı, herkesin duyduğunu, herkesin gördüğünü, herkesin hissettiğini, herkesin düşündüğünü; farklı şekilde duyan, farklı şekilde gören, farklı şekilde hisseden, farklı şekilde düşünen, farklı şekilde yorumlayan, farklı şekilde yansıtandır; duyulmayanı duyan, görülmeyeni gören, olmayanı bulandır.”
Oradan bir başka siteye geçiyorum. Anket yapmışlar: Sanatçı kime denir? Ne kadar güvenilirdir bilinmez ama anketin sonuçlarına göre “bir şey yapmada gösterilen ustalık” diyenlerin oranı yüzde 40. Yuvarlak hesapla “bir duygunun tasarının anlatımında kullanılan üstün yaratıcılık” diyenler yüzde 24; “sanat yapan insana denir” diyenler yüzde 12, “sanatı yapan ve sanati zikreden kişi” diyenler yüzde 10, “belli bir topluluğun anlayış ve zevk ölçülerine uygun olarak yaratılmış anlatım” ve “güzel olanı yapan kişiye denir” diyenler de yüzde 2’şer orana sahip.
PEKİ, YA KİM?
Sonra da internette dolaşırken, “kim gerçek sanatçı, kim değil” tartışmalarının ortasında buluyorum kendimi. Ardından geriye yaslanıp düşündüğümde pek de net sonuçlara ulaşamadığımı fark ediyorum ve şu soruları düşünmeye başlıyorum:
Türk Dil Kurumu’nun “sanatçı” tanımı yeterli değil mi?
Sanatçı olmak için başka vasıflara da sahip olmak gerekli mi?
“Sanatçılık eğitimi” diye bir şey var mı, varsa yeterli mi?
Yoksa, doğuştan sanatçı nasıl olunur?
Sanatı gerçek anlamda “özümsemek” ne demek?
Peki ya sanatı “önemsemek” ne demek?
Kendini aşmak nasıl olur?
Uzun süre aynı “işi” yapmak ne kadar şart?
Güzel sanatların farklı alanlarında eserler veren birisi, sürekli aynı işi yapmadığı için “sanatçı” olamaz mı?
Medyanın “sanatçı” tanımındaki payı nedir?
Kime ne denileceğine medya nasıl karar verir?
Medya herkesi ekrana çıkartmamalı mı?
Ekrana çıkarmanın bir listesi mi olmalı?
Bu listeyi kim verecek?
Kime ne denileceğine kim nasıl karar verecek?
“Sanatçıyı halk seçer” deniliyor, iyi ama nasıl seçecek?
Halkın kime, ne dediği nereden bilinecek?
Sanatçı halkın üstünde midir, yanında mı?
Sanatçı, kendine ve topluma faydalı olmak zorunda mı?
Sanat toplum için mi, “kendin” için mi, sanat için mi?
Derken liste uzayıp gidiyor…
Sanatçı olmak için başka vasıflara da sahip olmak gerekli mi?
“Sanatçılık eğitimi” diye bir şey var mı, varsa yeterli mi?
Yoksa, doğuştan sanatçı nasıl olunur?
Sanatı gerçek anlamda “özümsemek” ne demek?
Peki ya sanatı “önemsemek” ne demek?
Kendini aşmak nasıl olur?
Uzun süre aynı “işi” yapmak ne kadar şart?
Güzel sanatların farklı alanlarında eserler veren birisi, sürekli aynı işi yapmadığı için “sanatçı” olamaz mı?
Medyanın “sanatçı” tanımındaki payı nedir?
Kime ne denileceğine medya nasıl karar verir?
Medya herkesi ekrana çıkartmamalı mı?
Ekrana çıkarmanın bir listesi mi olmalı?
Bu listeyi kim verecek?
Kime ne denileceğine kim nasıl karar verecek?
“Sanatçıyı halk seçer” deniliyor, iyi ama nasıl seçecek?
Halkın kime, ne dediği nereden bilinecek?
Sanatçı halkın üstünde midir, yanında mı?
Sanatçı, kendine ve topluma faydalı olmak zorunda mı?
Sanat toplum için mi, “kendin” için mi, sanat için mi?
Derken liste uzayıp gidiyor…
Peki, siz ne dersiniz? Medya mı suçlu, yoksa başka suçlular da var mı?
-------------------------------
Erkan Yüksel
eyuksel@anadolu.edu.tr
Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi
Erkan Yüksel
eyuksel@anadolu.edu.tr
Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi
17.01.2007